Mete Baysal
Kurucu Ortak – Yeni ve Yenilenebilir Enerji Teknolojileri Grup Başkanı
E Plato Teknoloji A.Ş.
“Yeşil Hidrojen ve Türkiye’nin Önündeki Fırsatlar” başlıklı yazımızda, yeşil hidrojeni (H2) ana hatlarıyla tanıtarak, temiz enerjiye geçiş veya karbonsuzlaşma olarak adlandırılan yeni enerji döneminin önemli unsurlarından biri olduğunun altını çizmiştik.
Ayrıca, önemli bir hammadde ve enerji taşıyıcısı ya da vektörü olarak adlandıracağımız H2’in yaygın olarak amonyak (NH3) ve metanol (CH3OH) üretiminde, başta demir-çelik, petrokimya ve cam olmak üzere sanayide yoğunlukla kullanıldığını ve aslında birincil bir enerji kaynağı olmadığını da belirtmiştik.
Günümüzde çoğunlukla (%70’ler civarında) azot bazlı mineral gübre üretiminde kullanılan NH3 da bu temiz enerjiye geçiş sürecinde H2’in kimyasal türevlerinden biri olarak ağırlıklı bir rol oynayacak. Bunda en önemli etkenler şunlar:
- Kütlesel olarak birim hacminde en yoğun H2 içeren taşıyıcısı olması,
- Konvansiyonel taşıma altyapılarını ve depolama metotlarını kullanarak lojistiğinin ucuz ve kolay yapılabilmesi ve
- iii) Dünya genelinde 100 yılı aşkın bir süredir yaygın ve güvenilir olarak kullanılması ve bu çerçevede kullanım standartlarının ve güvenlik prosedürlerinin gelişmiş ve yaygın uygulanması.
Temiz NH3, mevcut kullanımlarının yanı sıra istendiğinde parçalanarak tekrar H2‘e geri dönüştürülebiliyor. Yüksek sıcaklıkta yoğun ısı gerektiren bu prosesin geliştirilen özel katalizörler vasıtasıyla, düşük sıcaklıklarda ve sadece başlangıçta gerekli tetikleyici dış ısı ihtiyacı ile gerçekleştirilmesi için deneysel çalışmalar yapılıyor. Öte yandan, gemilerde iki veya dört zamanlı içten yanmalı motorlarda ve bazı santrallarda tek başına ya da ana yakıtlara karıştırılarak veya ortaklaşa kullanılarak (kazanlarda veya gaz türbinlerinde) yakılması için pilot çalışmalar ve uygulamalar başladı, başarılı sonuçlar elde edildi; şimdi yaygınlaştırılıyor. Yani mevcut kullanım sahalarına ilave olarak, NH3 artık hem bir H2 taşıyıcısı hem de gemi ve termik santrallarda yeni bir yakıt olarak da kullanılabilecek.
Bu yazımda da teknik detaylara girmekten mümkün olduğunca kaçınmaya dikkat ettim. İlgili okuyucuların ulusal ve küresel ölçekte kolay erişebileceği ayrıntılı birçok değerli sektörel çalışma, akademik yayın ve referans bulunuyor. Ama öncelikle NH3‘in genel özellikleri ile birlikte temel birim ve tanımlamalarını, uluslararası ölçekte üretim ve tüketim değerlerini ve gelecekteki projeksiyonlarını ana hatlarıyla paylaşmaya çalışacağım.
Temel Bilgiler:
NH3, hidrojen ve azot atomlarından oluşan, renksiz ama keskin kokulu ve yoğun konsantrasyonları cilt için yakıcı olan inorganik bir kimyasaldır. Atmosferik koşullarda gaz formunda ve uçucudur; ancak LPG’de olduğu gibi nispeten düşük basınçlarda (mesela 10 °C sıcaklıkta 6 bar, 20 °C’de ise 9 bar basınç altında) sıvı halde tutularak, depolanıp saklanabilir.
Standart koşullarda (20 °C sıcaklık ve 1 atmosfer basınç altında) gaz fazında bir metreküpü yaklaşık 700 gramdır. Erime sıcaklığı -77.73 °C, kaynama sıcaklığı ise -33.33 °C‘dır. Basınç altında sıvılaştırıldığında 21.1 °C‘da yoğunluğu 617.5 kg/m3, -33.33 °C’de ise atmosferik basınçta 696 kg/m3’tür. Parlama sıcaklığı 132 °C olan NH3’ün özgül kütlesi havadan küçük olduğu için gaz halinde uçucudur; bu nedenle açık alan veya iyi havalandırılan kapalı mahallerde patlama riski çok düşüktür.
Yoğun konsantredeki NH3 formları oldukça korozif olup, tehlikeli madde sınıfında değerlendirilerek işlenmeli, taşınmalı (elleçleme) ve saklanmalıdır. NH3, gezegenimizde toprakta ve havada çok seyrek konsantrasyonlarda, ayrıca güneş sistemi içinde de yaygın olarak bulunur. Biyolojik şekilde ölü bitki ya da hayvan atıklarında bulunan NH3, azot içerikli gübrelerin bir öncüsü olarak, yeryüzündeki canlılar için temel besleyici elementlerden biri olan azotu sağlar.
NH3 oksijenle temas ettiğinde su buharı (H2O) ve azot oksitler (NOx) oluşuyor. Azot oksitlerin belli bir konsantrasyondan yüksek olması asit oluşumu nedeniyle çevreye ve canlılara zararlıdır. Eksik yanma sonucu oluşan nitröz oksit (N2O) ise çok yüksek sera gazı etkisine sahiptir (100 yıllık bir zaman aralığında karbondioksitin “CO2” 265 misli). ‘Kahkaha gazı’ olarak da adlandırılan bu gaz oksit, 2018 yılında insan eliyle yapılan sera gazi salımlarının %5’ini (2.8 milyar ton CO2eq “karbondioksit eşdeğeri”) oluşturmuştur. Ayrıca bilhassa topraktaki NH3 havadaki oksijenle (O2) ile reaksiyona girerek kezzap olarak da bilinen aşırı reaktif nitrik asitlere de (HNO3) dönüşebiliyor.
NH3‘ın ısıl içeriği diğer benzer kimyasallarla karşılaştırıldığında daha yüksek ama petrol türevi fosil yakıtlardan düşüktür. Üst ısıl değeri (ÜID) 15.4, alt ısıl değeri (AID) ise 12.7 MJ/l (litre). Bu haliyle kıyaslarsak 1 litre NH3‘ın AID’i BOTAŞ spesifikasyonlarına göre bir metreküp olarak doğal gazın AID’nin %37’sine veya motorinle karşılaştırıldığında da bir litre motorinin AID’nin %30’una tekabül etmektedir.
Not: 1 MJ (ya da Megajoule) = 1,000 Kilojoule = 1 Milyon Joule = 240 Kcal = 0.28 kWh
NH3, sülfürik asitin (H2SO4) ardından, dünyada en yaygın olarak kullanılan ikinci kimyasal olarak yıllık yaklaşık 200 milyon ton düzeyinde üretililip, tüketiliyor. Çin en büyük üretici ve tüketici olarak toplam küresel üretimin %30’ini tek başına sağlıyor. Üretiminde en yaygın olarak doğal gaz kullanılıyor. Yıllık 175 milyar m3; ki bu da küresel endüstriyel amaçlı doğal gaz tüketiminin %20’sini oluşturuyor.) ve gelişmiş buhar metan reaksiyonu (SMR) teknolojisi ile üretim yapılıyor. Öte yandan yakın zamanda geliştirilen ve proses çıktısında yüksek yoğunlukta CO2 içerdiği için karbon yakalama oranları yüksek ve maliyetleri de oldukça düşük olan oto-termal reaktör (ATR) teknolojileri de doğal gaz ve biokütle ile katı organik atıklardan NH3 üretiminde kullanılmaya başlanmıştır. CCUS (Karbon yakalama, kullanımı veya depolaması) teknolojilerinin etkin bir şekilde kullanımında yaygın olarak kullanılacağı düşünülen bu teknolojiden yazının ilerleyen bölümünde tekrar bahsedilecektir. Çin ise NH3‘ın çok büyük yüzdesini kömürün gazlaştırılması yöntemi ile elde ediyor. Küresel ölçekte NH3 üretiminde kullanılan toplam kömür ise yıllık 75 milyon ton civarında oluyor. Bu miktar küresel endüstriyel amaçlı kömür tüketiminin %5’i oluyor. Küçük bir miktar NH3 da petrol türevlerinden veya suyun elektrolizi ile elde edilen H2 kullanılarak üretiliyor. Bu miktarlar ile NH3 üretimi için kullanılan enerji küresel birincil enerji tüketiminin %2’sine (yani 8.6 Exajoule/yıl) tekabül ediyor.
Üretilen NH3‘ın %70’inden fazlası azot bazlı gübre üretiminde kullanılıyor. Burada, günümüzde küresel nüfusun %50’sinden fazlasının gıda ihtiyacının NH3 bazlı olanları başta olmak üzere azot içerikli inorganik gübreler sayesinde yetiştirilen tahıl ve diğer yenilebilir bitkilerden sağlandığını ilginç bir bilgi olarak verelim. Bunun dışında kimya ve petrokimya sektörlerinde plastikler, sentetik elyaf ile patlayıcı madde imalatlarında hammadde olarak tüketiliyor. Küresel ticareti yaygın ve yıllık ihracat miktarı 20 milyon ton ile toplam tüketiminin %10’u düzeyinde oluyor. 200’ün üzerinde (LPG de taşıyabilen) tanker gemi NH3 nakliyesinde kullanılıyor. Yeni LPG ve kimyasal taşıma tankerleri “amonyağa-hazır” olarak yapılıyor ve 2022 sonu itibari ile tersanelere bunlarda 130 adet yeni sipariş verilmiş durumda. Dünya genelinde 150 adetin üzerindeki liman tesisi NH3 boşaltması, depolaması ve dağıtım ile sevkiyatı için altyapıya sahip durumda.
Yoğun fosil bazlı hammadde ve yine fosil bazlı proses enerji girdisi kullanması nedeniyle amonyak üretimi küresel bazda en yüksek CO2 emisyonu oluşturan endüstriyel ve kimyasal ürünlerin başında geliyor. Ton NH3 başına ortalama 2.4 ton CO2 salımı ile en yoğun karbon emisyonuna sahip emtialardan biri olarak, NH3 her yıl atmosfere doğrudan 450 milyon ton ve dolaylı olarak 170 milyon ton CO2 verilmesine sebep oluyor (Karbon emisyon yoğunluğu demir-çelikte 1.2, çimentoda ise 0.6 ton CO2/ton ürün). Dolaylı salımların iki büyük nedeni, NH3 prosesinde gerekli elektriğin üretimi için termik santrallardan yapılan CO2 emisyonları ve CO2 kullanılarak NH3’tan üretilen ürenin toprakta yaptığı reaksiyonlarla içeriği CO2‘ini gene atmosfere salması sebepleriyle oluyor.
NH3 küresel olarak yaygın kullanılan ticari bir kimyasal olmasının yanında, etkin bir düşük emisyonlu H2 taşıyıcısı ve potansiyel bir yakıt olarak temiz enerjiye geçişte önemli bir ürün olarak ciddi fırsatlar sunuyor. Diğer düşük ya da sıfır karbon içeren alternatif yakıtlarla ve kimyasallarla beraber bu geçişlerin hızlı ve etkin bir şekilde olabilmesi için şu 5 kriterin beraber oluşması gerekiyor:
- Ölçeklenebilirlik (Ya da ticari ve büyük kapasitelerin fizibıl olarak makul sürelerde kurulabilmesi),
- Tüketim noktalarında öngörülebilir ve makul ürün/yakıt fiyatları,
- Uygun kurulum maliyetleri (Capex),
- Sera gazları salımını önemli ölçekte engelleme potansiyeli,
- Hacimsel enerji yoğunluğunun uygulanabilir şekilde yüksek olması.
NH3, 2030’a kadar önümüzdeki 7 yıllık dönemde gelişmeler şekillenerek netleşecek olmakla birlikte, bu 5 kriteri de şu an sağlayabilen yegâne düşük karbonlu veya karbonsuz alternatif yakıt olarak en büyük potansiyele sahip adaylardan biri olarak göze çarpıyor.
Karbonsuz yakıtlarla enerji üretimini ve bilhassa nakliye sektöründe kullanımını yaygınlaştırma amacı güden girişim şirketi “Amogy”nin “Guidelinehouse Insights”a yaptırdığı bir çalışmada, düşük karbonlu veya karbonsuz alternatif yakıtlar arasında yapılan bir karşılaştırmayı aşağıda paylaşıyorum:
Yakıt |
Ölçeklendirme Değerlendirmesi |
2030 Yakıt Maliyeti (ABD $/toe*) |
Capex Maliyeti Değerlendirmesi |
Sera Gazı (CO2) Engellemesi (%) |
Hacimsel Enerji Yoğunluğu (MJ/L) |
---|---|---|---|---|---|
Temiz Amonyak (NH3) |
Mükemmel |
1,100-2,000 |
İyi |
90-100 |
12,7 |
Bio-metanol |
Zayıf |
790-1,740 |
İyi |
50-65 |
16 |
Deniz yakıtı biyodizel |
Zayıf |
690-1,950 |
Mükemmel |
40-75 |
33,3 |
E-Metanol |
İyi |
1,780-3,290 |
İyi |
50-100 |
16 |
Sentetik MDO (Deniz dizel yakıtı) |
İyi |
2,090-4,150 |
Mükemmel |
50-100 |
36,6 |
Sıvı Hidrojen (H2) |
Zayıf |
1,910-2,870 |
Zayıf |
90-100 |
8,5 |
Elektrikli Batarya |
Zayıf |
500-890 |
Çok Zayıf |
90-100 |
1,6 |
* Enerji içeriği olarak ton petrol eşdeğeri başına |
NH3 hacimsel enerji yoğunluğu dışında tüm parametrelerde en iyiler içerisinde yer alıyor. Kullanılacak tahrik unsuruna (bilhassa doğrudan NH3 beslemeli yakıt hücrelerinin ticari olarak uygulanabilirliğin sağlanması halinde) göre değişiklikler olabileceğini de belirterek, kara ulaşımı ve nakliyesinde küçük binek araçları dışında tüm segmentlerde, deniz nakliyesinde gemilerde alternatif yakıt olarak yaygın şekilde kullanılabileceğini şimdiden öngörebiliriz. Havacılık sektöründe özel bazı uygulamalar dışında yaygın kullanımı ise pek mümkün görülmüyor. Endüstriyel amaçlı ve elektrik başta olmak üzere enerji üretiminde de ciddi bir seçenek olacağı da aşikâr gözüküyor.
Düşük ve Sıfır Karbon Salımlı Amonyak Üretim Teknolojileri:
İlk NH3 üretimi 20. yüzyılın başlarında oldukça yoğun enerji girdisi olan ve verimsiz elektrik ark metoduyla başlamış. Ama arkasından geliştirilen Haber-Bosch yöntemi prosesi hemen hemen hiç değişmeden geliştirilerek bugünkü üretim teknolojilerine evirilmiş. Ürün ve proses için gerekli enerji girdileri de nerede ise teorik olarak mümkün olabilecek en düşük seviyelere yaklaşmış.
Haber-Bosch yönteminde, basit bir anlatımla, sudan elektrolizle ya da fosil bazlı yakıtlar veya biokütle kırılarak elde edilen H2 ile havadan üretilen azot (N2) yüksek sıcaklık ve basınç ortamında bir katalizör (demir) vasıtasıyla sentezlenerek NH3 üretiliyor. Hem enerji hem de hammadde olarak fosil bazlı girdilerin kullanılması durumunda CO2 emisyonları da oldukça yoğun bir proses olarak yüzyılı aşkın bir süredir bu yöntem dünya genelinde çok yaygın olarak kullanılıyor.
Ama ürün için gerekli H2‘i, havadan N2’ı ayrıştırmayı ve proses için enerjiyi yenilenebilir veya temiz kaynaklardan sağlarsak düşük ya da sıfır karbonlu temiz üretebiliriz.
Elektroliz yoluyla elde edeceğimiz H2’nin CO2 yoğunluğu tamamı ile girdi elektriğin hangi yolla üretildiğine bağlı oluyor. Burada sadece hidrolik, rüzgâr, güneş ya da jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynakları ya da nükleer santrallarda üretilen elektrik kullanıldığında sıfıra yakın CO2 salımı içeren H2’i üretebiliyoruz. Şayet N2’u da bu kaynaklardan sağlanan elektrik ile üretir, ayrıca sentezleme için gerekli elektrik ve diğer enerji girdilerini de temiz kaynaklardan sağlarsak neticede sıfır salımlı NH3 üretmiş olacağız.
En yaygın olarak STR (buhar metan reaksiyonu ya da reformu) metodu kullanılarak doğal gazdan, ikinci olarak da gazlaştırma yoluyla kömürden NH3 üretildiğini belirtmiştik. Her iki fosil kaynak ve proses enerji girdileri neticesinde yoğun karbon emisyonları oluşuyordu. Şayet oluşan bu CO2‘leri CCS metotları kullanarak yakalayıp kalıcı şekilde depolayabilirsek bu yöntemle üretilen NH3 da sıfıra yakın karbon içerikli olabilecek.
Proses sırasında ya da enerji üretiminde ortaya çıkan CO2 emisyonlarını basit bir sınıflandırmayla ikiye ayırabiliriz:
- Hacimsel olarak yoğun (derişik)
- Düşük yoğunlukta (seyreltik) CO2 salımları
Bir kazanda buhar ya da kızgın su/yağ eldesi ya da içten yanmalı motor veya gaz türbini gibi bir tahrik unsurunda elektrik üretimi için olsun fosil yakıtlar zaten hacimsel bazda neredeyse %80’i N2 olan hava ile stokiyometrik ihtiyaçtan fazla oranlarda karıştırılarak yakıldığında, yanma sonrası oluşan egzozda CO2 oldukça seyrek miktarlarda bulunuyor. Keza yeni ve gelişmiş SMR proseslerine haiz Haber-Bosch sentezlerinde hava ayrıştırma ünitesinde (ASU) N2 üreterek NH3 reaktörüne vermek yerine, doğrudan havanın çok yüksek sıcaklıklarda kırılması ile N2 açığa çıkarılarak sonrasında sentezleme yapılıyor. Burada da reaksiyon sonrasında nispeten seyreltik CO2 oluşuyor. Öte yandan CCS teknolojileri, ne kadar derişik ise CO2’i o kadar yüksek oranlarda ve düşük maliyetlerle yakalayabiliyor. Seyreltik CO2‘leri yüksek yakalama oranları ile tutmak hem teknolojik zorluklar içeriyor hem de oldukça yüksek maliyetlerle yapılabiliyor. Bu nedenle gelişmiş SMR içeren üretim prosesleri çıkışındaki CO2 emisyonlarının yüksek oranlarda tutulması teknolojik ve ekonomik zorluklar getirebiliyor. Öte yandan, hammadde dışında dış enerji girdileri çok daha düşük olan ATR (oto-termal reformu) teknolojileri ile H2 üreten ve ASU’dan gelen N2’u da kullanarak sentezleme yapan Haber-Bosch sentezlerinde CO2 çıkışları oldukça yoğun oluyor ve düşük maliyetlerle yüksek oranlarda yakalanabiliyor.
Haber-Bosch üretim yönteminin hammadde formunda ve proses için gerekli toplam enerji girdi ihtiyacının yüksek olduğunu söylemiştik. SMR yönteminde bu enerjinin belirli bir kısmı atık ısı olarak geri kazanılarak başka amaçlarla kullanılabiliyor ya da bir buhar türbini vasıtasıyla elektriğe dönüştürülerek prosesin elektrik ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı sağlayabiliyor. ATR zaten kendi enerji ihtiyacını azami oranlarda karşılayacak şekilde tasarlandığından geri kazanılacak ehemmiyetli miktarlarda atık ısı içermiyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından 2021 sonunda hazırlanan “Amonyak Teknolojileri Yol Haritası” raporunda küresel ölçekte yaygın kullanılan ve önümüzdeki süreçte temiz NH3 üretiminde ön plana çıkması beklenilen üretim teknolojilerinin enerji kullanımları hammadde, yakıt (ısı) ve elektrik sınıflandırması ile brüt ve net olarak çıkarılmış, ayrıca bu teknolojiler kullanılarak üretilen NH3‘in ürün CO2 yoğunlukları da aşağıdaki şekilde tablolanarak verilmiş:
|
Hammadde |
Yakıt (Isı) |
Elektrik |
Buhar (Eksi=Geri Kazanım) |
Brüt |
Net |
CO2 Emisyon Yoğunluğu |
---|---|---|---|---|---|---|---|
|
|
|
|
GJ/t |
|
tCO2/tNH3 | |
Doğal Gaz (DG) SMR |
21 |
11,1 |
0,3 |
-4,8 |
32,4 |
27,6 | 1,8 |
DG ATR |
25,8 |
2,1 |
1 |
0 |
28,9 |
28,9 | 1,6 |
Kömür Gazlaştırma |
18,6 |
15,1 |
3,7 |
-1,3 |
37,4 |
36,1 | 3,2 |
DG SMR CCS |
21 |
11,1 |
1 |
-1,3 |
33,1 |
30 | 0,1 |
DG ATR CCS |
25,8 |
2,1 |
1,5 |
0 |
29,4 |
29,4 | 0,1 |
Kömür Gaz. CCS |
18,6 |
15,1 |
4,9 |
2,6 |
38,6 |
41,2 | 0,2 |
Elektroliz |
0 |
0 |
36 |
-1,6 |
36 |
34,4 | 0 |
Biokütle Gazlaştırma |
18,6 | 16,5 | 1,4 | 0 | 36,5 | 36,5 | 0 |
Metan Pirolizi |
40,5 | 0 | 8,4 | -1,6 | 48,9 | 47,3 | 0 |
Mevcut kurulu NH3 üretim teknolojilerinin toplam yıllık üretim miktarları içindeki ağırlıkları, tesis yaşları ve tesislerin donanımlarının iyileştirilmesi ve/ya genel olarak modernizasyonu imkânları ile yukarıdaki tablo verileri dikkate alınarak incelendiğinde, aşağıdaki bilgilerle de derlenerek, şu sonuçlar çıkarılabilir:
- Dünya genelinde çalışan NH3 üretim tesisi sayısı 550 civarında olup, toplam kurulu kapasiteleri 250 Milyon ton/yıl düzeyindedir.
- Ortalama tesis yaşı 25 yıl civarındadır. Ancak yaşlı tesisler bilhassa Avrupa (ortalaması 40 ve üzeri yaşta) ve Kuzey Amerika ile kısmen Rusya ve eski SSCB ülkelerinde kuruludur.
- Çin ile Hindistan basta olmak üzere Güney Asya ve Asya Pasifik ile Afrika ve Güney Amerika’da nispeten yeni NH3 tesisleri çalışmaktadır. Çin’in ortalama tesis yaşı takribi 12’dir ve oldukça gençtir.
- NH3 tesislerinin teknik ömürleri 20-30 yıl aralığındadır ve donanım iyileştirmesi ve genel modernizasyon çalışmaları ile ömürler kolaylıkla 50 yıla çıkartılabilmektedir.
- SMR ve kömür gazlaştırma tesislerinde proses kriterleri nispeten esnek olduğundan rahatlıkla modernizasyon yapılarak CCS teknolojileri de entegre edilebilir.
- ATR’ler ise daha rijit teknolojilerdir. Ancak toplam kurulu güç içerisinde payları mevcut halde düşüktür. Yine CCS entegrasyonu yapılabilir.
- SMR, ATR ile kömür ve biokütle gazlaştırma teknolojilerinde 200-1,200 bin ton/yıl üretim kapasiteleri yaygın olarak kurulurken, elektrolizli teknolojilerde kapasiteler 10-510 bin ton/ yıl aralığındadır.
- Metan pirolizi umut vadeden sıfır karbon salımlı bir teknoloji olmakla beraber çıktısı olan karbonun (karbon siyahı) hangi miktarlara kadar ticari ölçekte değerlendirilebileceği soru işaretidir. Yoksa yüksek enerji yoğunluğu içeren pahalı bir proses olarak uygulaması sınırlı kalacaktır.
- Doğal gaz girdili yeni yapılacak tesisler için ATR teknolojileri tercih edilecektir. Keza yeni biokütleden NH3 üretim tesislerinin de çoğunlukla bu teknolojileri kullanacağını öngörebiliriz. İlave ASU ünitelerinin kurulması (yüzdesel olarak düşük olmakla beraber) ek capex ve opex maliyetleri getirecektir. Ancak proses için çok daha az harici yakıt takviyesine ihtiyacı olması ve yüksek karbon yakalama oranlarını çok daha düşük capex ve opex maliyetleri ile sağlaması, ATR’leri, temiz NH3 üretiminde SMR teknolojilerine nazaran bir adım öne çıkarmaktadır.
- Kömürden gazlaştırma yoluyla NH3 üretimi küresel ölçekte oransal olarak azalmakla beraber, Çin ve Hindistan gibi birincil enerji ihtiyacında yerli kaynak olarak kömürü stratejik açılardan öne çıkaran ülkelerde sürecektir. Ancak buralarda da kömürden yeni NH3 üretim tesislerin yapımının azalacağını ve mevcut tesislerden entegre edilebilir olanlarının da öncelikli olarak CCS sistemleri ile donatılacağını beklemekteyiz.
- Elektroliz vasıtasıyla yenilenebilir elektrik kullanılarak temiz NH3 üretimi Batı’dan başlayarak tüm dünyada hızla artacaktır. Ancak bu artışın uzun bir süre için Devlet destekli olması (teşvik ve sübvansiyonlarla) kaçınılmazdır. Doğrudan değişken yenilenebilir elektrikle (VRE) beslenen elektrolizli NH3 tesislerinin kapasite kullanım oranları (KKO) çok düşük kaldığından ekonomik performansları da oldukça düşmektedir. Ulusal şebekeden VRE kaynaklı düşük karbon yoğunluklu elektrik alınarak KKO’lar arttırılabilir. Ancak bu halde hem iletim ve dağıtım şebekelerinin kapasitelerinin ehemmiyetli düzeyde büyütülmesi hem de ilave şebeke ölçekli elektrik batarya ve/ya H2 depolama kapasitelerinin oluşturulması gerekecektir. Bu da ciddi bir yatırım bütçesi ihtiyacı doğururken, yapım sürelerinin, bilhassa Batı’da, uzun yıllara yayılması kaçınılmaz olacaktır.
- Listede yer almayan ve laboratuvar ölçekli çalışmaları süren bazı yeni NH3 üretim teknolojilerinin ticari ölçekte uygulamaya geçmesi oyun değiştirici olabilir. Bunlardan en önemlileri hem elektrolizör hem de yakıt hücresi olarak kullanılabilecek girdi ve çıktısı NH3 olan çift yönlü katı oksit elektrolizör (SOEC) elektrokimyasal teknolojileri, elektrikli SMR teknolojileri, düşük sıcaklıkta katalitik sentezleme teknolojisi ve biyolojik enzimler vasıtasıyla atmosferdeki hava ve sudan NH3 üretimidir.
Düşük ve Sıfır Karbon Salımlı Amonyağın Global Karbonsuzlaşma Sürecinde Yaygın Kullanım Alanları Nereler Olacak?
NH3’ın gübre üretiminde hammadde olarak kullanımı miktar olarak, verimli tarım uygulamalarının bilhassa gelişmekte olan ülkelerde yaygınlaşması ve bu çerçevede etkin gübreleme yapılması sayesinde, sınırlı artacaktır. Ancak diğer endüstriyel uygulamalarda kullanımı büyüyen nüfus ve gelir artışına paralel olarak düzgün bir artış gösterecektir.
Düşük ve sıfır karbon salımlı NH3’ın kullanımındaki en önemli gaye CO2 basta olmak üzere sera gazı emisyonlarını düşürmek ve mümkün olduğunca sıfırlamak olduğu için ilk etapta mevcut kullanım alanlarında fosil yakıt bazlı NH3’ı ikame edecek. Bu çerçevede, ilk başta gübre üretimi olmak üzere hammadde olarak kullanıldığı kimya endüstrisi ile diğer endüstriyel uygulamalarda kademeli olarak temiz NH3 yerini almaya başlayacak. Bu kademeli geçiş için eşik yıllara göre yapılan çeşitli projeksiyon öngörülerine göre, 2030 yılında temiz NH3 kullanımı yıllık 12 milyon ton (mtpa), 2050 yılında da (NZE= Net Sıfır Emisyon senaryosuna göre) 420 mtpa olmaktadır (Argus Media / IEA). 2030 yılında çoğunlukla fosil bazlı NH3’ı ikame etmesi öngörülen temiz NH3’nın 2050 yılındaki tüketiminin büyük çoğunluğunun ise temiz H2 taşıyıcısı ve petrol türevi yakıtlara alternatif olarak kullanımından kaynaklanması beklenmektedir.
Öte yandan içerdiği çeşitli avantajlarından dolayı, NH3 iyi bir H2 taşıyıcısı olarak bilhassa temiz (yeşil veya mavi) H2’in uzak mesafelere boru hatları, büyük çaplı kara ile deniz yolu nakliyesinde ön plana çıkmaya başladı. Bu avantajları karşılaştırmalı olarak aşağıdaki tabloda görebiliriz:
NH3 | H2 | |
---|---|---|
Hava içinde (karışımlarının) patlama riski |
Yok |
Yüksek |
Sızıntıların tespiti |
Kolay |
Zor |
Nakliye kolaylığı |
Yüksek |
Düşük |
H2 kütlesel yoğunluğu |
Nispeten Yüksek |
Çok Düşük |
CH3OH alternatifini karbon içeriği nedeni ile şu an için dikkate almazsak, H2’in uzak mesafelere yüksek miktarlarda, güvenilir ve ekonomik şekilde taşınması için üç seçenek ön plana çıkıyor: 1) Sıvı H2 (LH2) 2) LOHC (Sıvı organik hidrojen taşıyıcı) ve 3) NH3. Kural ve prosedürlere uygun şekilde elleçlendiginde, depolamaları ve nakliyeleri güvenli olan bu alternatif üç taşıyıcı içinde NH3’ün diğerlerine nazaran bariz üstünlükleri var. Bunlar: i) Oluşum ve dönüşümleri için harcanan toplam “net” birim enerji en düşük, ii) Taşıma ve depolama altyapısı hâlihazırda var ve çok düşük maliyetlere adaptasyonlar yapılabilir ve büyütülebilir, iii) H2’e dönüştürülmeden de doğrudan kullanılacağı mevcut ve yüksek hacimli bir pazarı var, iv) Geliştirilen teknolojilere bakıldığında LOHC’e nazaran pratik bir şekilde ve daha az enerji harcanarak tekrar H2’e çevrilebilecek.
Birim hacim ve kütlesinde taşıdığı enerji (H2) yoğunluğu en yüksek alternatif olması ayrıca depolama seçeneklerinde de NH3’ı ön plana çıkarıyor. Uzun süreler hiçbir sızıntı ve kayıp yaşanmadan yer üstünde borularda (line-pack) ve tanklarda ve bazı yeraltı depolama uygulamalarında saklanabiliyor. Fertilizer Europe (Avrupa Gübre Birliği) tarafından geçen sene yapılan bir çalışma bünyesinde elektrik batarya uygulamalarını da içeren diğer alternatiflerle depolama süreleri ve ortalama maliyetleri beraber gösteren karşılaştırmalı bir infografiği aşağıda inceleyebilirsiniz:
Bu infografikten görüleceği üzere, bilhassa 24 saat ve daha uzun dönemli enerji depolamalarında NH3, LOHC ve H2 ile beraber yegâne teknik çözüm olmakta, ancak maliyetler dikkate alındığında -spesifik projelere göre değişiklik olabilmekle beraber- genel olarak bariz bir avantaj sağlamaktadır.
Türkiye’nin Mevcut Amonyak Üretimi, Düşük ve Sıfır Karbon Salımlı Amonyak Üretim ve İhraç İmkânları:
Türkiye’de bugün itibari ile özel sektöre ait 4 kuruluş tarafından NH3 üretimi yapılmaktadır. Kuruluş web sitelerinden yapılan araştırmada toplam kurulu kapasitenin 850 bin ton/yıl civarında olduğu görülmüştür. Ancak üretim teknolojileri ve yıllık fiili üretim miktarları hakkında net bir bilgi bulunamamıştır; doğal gaz kaynaklı SMR oldukları tahmin edilmektedir. 2020 yılında ağırlıklı olarak Rusya, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan’dan olmak üzere toplam 1.4 milyon ton NH3 ithal edilmiş olup, 2022’den itibaren doğal gaz fiyatlarının ciddi artış göstermesi nedeniyle yurt içi üretimlerin daha da düştüğünü ve ihtiyacın büyük çoğunluğunun, bilhassa Rusya üzerinden, ucuz ithalatla karşılandığını tahmin ediyoruz.
Her hâlükârda ülkemizin ehemmiyetli bir NH3 üretim ve tüketim altyapısı bulunuyor. Yerli doğal gaz miktarları arttığında, özellikle konut tüketimlerinin azaldığı bahar ve yaz aylarında, CCS entegrasyonları da yapılan, mevcut üretim tesislerine doğal gazın yönlendirilerek, düşük karbon salımlı NH3 üretimi yapılması ve böylece öncelikle iç ihtiyaçlar karşılanarak ciddi karbon kredileri kazanılması tercih edilebilir.
Temiz H2 üretiminde olduğu gibi, ihraç amaçlı yeni yenilenebilir elektrik kapasitelerinin oluşturularak sıfır karbon emisyonlu NH3 üretiminde kullanılması önümüzdeki 10 yıllık bir süre için çok cazip olmayacaktır. Sıfır emisyonlu yenilenebilir elektriği öncelikle -dönüşümlerle kayıplar yaşamadan- doğrudan mevcut ihtiyaçlarımız için ve elektrikli araçlarda kullanabilir ve böylece ithal fosil yakıtlardan başlayarak karbon ayak izimizi küçültmek üzere fosil yakıtlı elektrik üretimlerini ve ulaşımda kullanılan akaryakıtları ikame ederek verimli ve etkin bir şekilde tüketebiliriz.
Organik katı (evsel) atıklar ile diğer biyojenik atıklardan ATR teknolojileri kullanılarak sıfır karbon emisyonuna sahip NH3 üretimi temiz H2‘de olduğu gibi Türkiye için önemli bir ihracat fırsatı getiriyor. Öncelikle sevkiyat altyapısına sahip endüstrileşmiş ve yoğun yerleşime haiz (İstanbul, Kocaeli, İzmir, Bursa ve Adana gibi) şehirlerimizde bu tür tesisleri kurabilirsek hem evsel ve endüstriyel organik ve fosil bazlı atıkları CO2 emisyonlarını da tutarak çevreye zarar vermeyecek ve en verimli şekilde NH3‘a dönüştürerek bertaraf ve yüksek katma değerle Avrupa’ya ihraç edebiliriz. Ön değerlendirmelerimizde, bu kurgu ile yıllık minimum 5 milyon ton sıfır karbon ayak izine sahip NH3 üretilebileceğini görüyoruz.
Temiz Amonyağın Gelecekteki Kullanımlarında Yeni Teknolojiler ve Uygulamalar:
Çift yönlü SOEC’ler yeni teknolojiler içerisinde en yüksek potansiyele sahip oyun değiştiriciler olabilir. Böylece uygun kapasitelerde NH3 depolama hacimleri ile şebekeyle sürekli bağlı olarak yüksek kapasite kullanım oranlarında çalışacak büyük ölçekli birleşik elektrik santrali ve batarya üniteleri kurulabileceği gibi, ücra bölgelerde ada modunda VRE kaynaklı kesintisiz çalışabilecek münferit santral uygulamaları uygun maliyetlerde ve etkin şekilde geliştirilebilir. Bu konfigürasyonlar ayrıca mikrogrid uygulamalarına da adapte edilerek şebekeden bağımsız işlediği durumlarda emre amadeliği ve güvenirliliği yükseltebilir.
NH3’ın içten yanmalı motorlarda yakıt olarak kullanımı için motorların yanma teknolojisi ve sistemlerinde ciddi değişiklikler yapılması gerekiyor. Düşük setan numarası ve düşük alev hızı olması sebebiyle bilhassa yüksek devirli ve stokiyometrik hava içeriği ile yanmanın gerçekleştiği (yakıt-hava karışım oranı “1” civarında) ufak benzinli (kıvılcım ateşlemeli, Otto çevrimli) motorlarda bu dönüşümler oldukça zor. Ama düşük devirli ve büyük yanma odalarına sahip (sıkıştırma ateşlemeli, Dizel çevrimli) iki zamanlı motorlarda adaptasyon daha başarılı şekilde yapılabiliyor. NH3, bir pilot yakıtın öncelikle ön yanma odasında tutuşturulması ve burada oluşan alev huzmesi ile yakılıyor. Pilot yakıt genelde motorin olmakla beraber, cüzi de olsa sera gazı emisyonlarına yol açması nedeniyle yerine H2’nin de kullanılması için çalışmalar yapılıyor. OEM’ler tarafından 2024’ten başlayarak gemilerde %100 NH3 yakabilecek yeni iki zamanlı motorların teslimatlarının yapılması, 2026’dan itibaren de eski motorlarda standart dizayn ve donanımlarla, gerekli tadilatların yapılarak dönüşümlerin gerçekleştirilmesi planlanıyor.
İki ve 4 zamanlı içten yanmalı motor teknolojilerinin en yaygın kullanıldığı deniz taşımacılığında, 2022 yılı itibari ile, 100 binin üzerinde okyanus-aşan büyük gemi (tankerler, konteyner ile kuru yük taşıma gemileri) seyrüsefer yapıyor ve yıllık 300 milyon ton civarında petrol türevi yakıt tüketiliyor. Avrupa Birliği’nin (AB) FuelEU girişimi çerçevesinde gemilerin AB sularında 2025 yılında %2, 2050 de ise %80 nispetinde yeşil H2 kullanması teşvik ediliyor. Ki bunun da büyük oranda temiz H2 kullanılarak üretilen düşük veya sıfır karbon salımlı NH3 vasıtasıyla gerçekleştirilmesi bekleniyor. Yani düşük ya da sıfır karbonlu NH3‘ın deniz taşımacılığında yaygın kullanımının başlaması ile ciddi bir üretim kapasitesi oluşturulması gerekiyor. Nitekim, küresel deniz güzergahlarının önemli geçiş noktalarında, mesela Süveyş Kanalı’nda, düşük ya da sıfır karbonlu NH3 ikmali yapılması için projeler geliştirilmeye başladı.
Gaz türbinlerinde doğrudan NH3 yakılması için birçok türbin imalatçısı firma (OEM), Devlet kuruluşları ve enstitüler ile kendi aralarında ortaklaşa ulusal ve uluslararası ölçekte çalışmalar yapıyor. Nispeten küçük güçlerdeki uçak türbini türevi (aeroderivative) türbinlerde ana yakıtlarla karışım olarak yapılan bu pilot çalışmalar büyük kurulu güçlerdeki endüstriyel tip türbinlerde ise yüzde yüz NH3 kullanılarak deneniyor. Ayrıca ana yakıtla karıştırılarak kazanlarda yakılması da pilot uygulamalarla test ediliyor. Burada iki hususun aşılması gerekiyor: i) Enerji yoğunluğu nispeten düşük olan NH3’ın mevcut yakma sistemleri girişinde hacimsel debisinin artırılması ve bunun yanma odalarındaki ve tahrik sistemlerindeki termodinamik ve mukavemet etkilerinin minimize edilmesi, ii) Yanma havasından kaynaklı olanlarına ilave olarak NH3 içeriğindeki N2 kaynaklı çevreye ve atmosfere zararlı NOx emisyonlarının da ortadan kaldırılması. OEM’ler bunu yanma öncesi ve yanma sırasında önlemek için yeni teknolojiler geliştirerek, gerekli yeni ekipman kullanımı ve adaptasyonu çalışmalarını test ediyorlar. Her hâlükârda, gene yakıt NH3 kullanılarak, egzoz çıkışlarındaki NOx emisyonları, uzun yıllardır yaygın olarak kullanılan SCRler (Seçici Katalitik Reaktör) vasıtasıyla nispeten düşük ve makul ilave işletme maliyetlerine katlanılarak temizlenebilir.